Öğretmenlerin öğrencilerinde gördükleri psikolojik yakınmaları değerlendirmelerini etkileyen faktörler; cinsiyet, yakınmanın türü, önceki yönlendirme deneyimi ve toplumsal cinsiyet rolleri tutumunun etkileri


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: TED Üniversitesi, Lisansüstü Programlar Enstitüsü, Psikoloji ABD, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: İngilizce

Öğrenci: Sevi Gizem Zeybek

Danışman: Nur Serap Özer

Özet:

Bilindiği üzere, psikolojik iyi oluş hali çocukların gelişimi için oldukça önemlidir; fakat günümüzde psikolojik yakınmalara sahip çocukların sayısı küçümsenemeyecek niteliktedir. Dünya genelinde yapılan epistemiyolojik bir çalışmaya göre çocukların yaklaşık %14'ü bir takım psikolojik şikâyetlere sahiptir. Ülkemizde de benzer bir durum söz konusudur; 7 ile 10 yaş arasındaki çocuklar üzerinden yapılan nüfus geneli bir araştırmaya göre, çocukların %17'si klinik yardıma ihtiyaç duyacak seviyede psikolojik yakınmalar göstermektedir. Bu yakınmalardan en yaygın olarak görünenleri kaygı bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, karşı gelme davranış bozukluğu ve duygu durum bozukluklarıdır. Ancak psikolojik yakınmalara sahip birçok çocuk ihtiyaç duydukları psikolojik yardıma erişememektedir; yapılan bir çalışma psikolojik yardıma ihtiyaç duyan çocukların yalnızca %10 ila %15'inin ihtiyaç duyduğu yardıma ulaşabildiğini bildirmektedir. Diğer bir taraftan, klinik alanda yapılan çalışmalara baktığımızda kız çocuklarının ve içselleştirilmiş yakınmalara sahip çocukların bu populasyon içinde daha az görüldüğü gözlenmektedir. Çocukların ruh sağlığı alanında ihtiyaç duydukları yardıma ulaşamamalarının arkasında yatan sebeplerden biri de yetişkinlerin çocuklarda gördükleri yakınmaları değerlendirirken gösterebilecekleri olası yanlılıklardır. Genellikle çocuklar psikolojik yardıma gitme kararını kendileri vermezler, bunun yerine çocuklarda görülen psikolojik yakınmaları ebeveynleri ya da öğretmenleri fark edip gerekli yardıma yönlendirir. Ancak bu alanda yapılan çalışmalar hem ebeveynlerin hem de öğretmenlerin değerlendirmelerinde bazı yanlılılar olabileceğini ve bu yanlılıkların çocukların ihtiyaç duydukları yardıma ulaşmalarını zorlaştırabileceğini göstermektedir. Bu yüksek lisans tez çalışmasının amacı da öğretmenlerinin öğrencilerinde gördükleri psikolojik yakınmaları değerlendirmelerine etki edebilecek olası faktörleri, öğretmenlerin hipotetik seneryolar üzerinden yaptıkları değerlendirmeler kapsamında anlamaya çalışmaktır. Çalışma dokuz hipotez etrafında şekillenmiştir, bu hipotezler; 1) Öğretmenler okudukları seneryodaki dışsallaştırılmış yakınmalar gösteren çocuğun problemlerini daha ciddi olarak değerlendirecektir ve bu çocuğun içselleştirilmiş problemler gösteren çocuğa kıyasla daha fazla yönlendirilmeye ihtiyaç duyduğunu belirteceklerdir. 2) Öğretmenler içselleştirilmiş yakınmalar gösteren çocuğun şikâyetlerinin dışsallaştırılmış problemler gösteren çocuğun şikâyetlerine kıyasla daha iyileşebilir olduğunu belirteceklerdir. 3) Öğretmenler okudukları senerodaki dışsallaştırılmış yakınmalar gösteren çocuğun cinsiyetini erkek olarak; içselleştirilmiş yakınmalar gösteren çocuğun cinsiyetini ise kız olarak rapor edeceklerdir. 4) Öğretmenler okudukları içselleştirilmiş ve dışsallaştırılmıl seneryolardaki çocuğun cinsiyetine bağlı olarak çocuğun sahip olduğu yakınların ciddiyetini farklı bir şekilde yorumlayacaklardır. 5) Öğretmenlerin kendi cinsiyetine bağlı olarak da değerlendirmelerinde farklılıklar beklenmektedir; kadın öğretmenler hem içselleştirilmiş seneryodaki hem de dışsallaştırılmış senaryodaki çocuğun şikâyetlerini erkek öğretmenlere kıyasla daha ciddi olarak değerlendirecektir. 6) Kadın öğretmenler arasında çocuğun cinsiyetine bağlı değerlendirme farklılıkları beklenmezken erkek öğretmen erkek çocukların dışsallaştırlımış yakınmalarını daha ciddi olarak değerlendirecektir. 7) Daha eşitlikçi cinsiyet rolleri tutumuna sahip öğretmenler ile daha geleneksel cinsiyet rolleri tutmuna sahip öğretmenlerin seneryolar hakkındaki değerlendirmeleri farklılık gösterecektir. 8) Daha önce, seneryolardaki yakınmalara benzer yakınmalar gösteren bir öğrenciyi psikolojik yardıma yönlendirmiş olan öğretmenler okudukları senryodaki yakınmaları yönlendirme deneyimi olmayan öğretmenlere kıyasla daha ciddi olarak değerlendireceklerdir. 9) Öğretmenlerin yönlendirdikleri yardımın türü çocuğun sahip olduğu yakınmanın türüne bağlı olarak farklılık gösterecektir; dışsallaştırılmış yakınmalar gösteren çocuk için psikiyatrik/ilaç yardımı daha sık tercih edilirken, içselleştirilmiş problemler gösteren çocuğun şikâyetleri daha çok okul yardımına yönlendirilecektir. Çalışma, gerekli etik izinin alınmasının ardından, 29 ilkokul öğretmeni, 52 ortaokul öğretmeni ve 39 rehber öğretmenin katılımı ile internet üzerinden yürütülmüştür. Katılımcıların yaş ortalaması 34.38, çalışma yılı ortalaması 10.28'dir ve katılımcıların %65,8'i kadındır. Çalışmada araşırmacılar tarafından geliştirilmiş iki hipotetik senaryo ve katılımcıların bu seneryoyları değerlendirmesini gerektiren sekiz farklı soru yer almaktadır. Katılımcıların görev yılını, yaşını, cinsiyetini ve öğretmenlik branşını öğrenmek için kısa bir demografik form uygulanmıştır. Ayrıca katılımcıların toplumsal cinsiyet rolleri tutumunu değerlendirmek amacıyla Zeyneloğlu ve Terzioğlunun 2011'de geliştirdiği Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği de kullanılmıştır. Çalışma kapsamında kullanılan hipotetik seneryolardan biri içselleştirilmiş yakınmalar (uzun süren mutsuzluk, isteksizlik, ders notlarında düşüş, karın ağrısı gibi yakınmmalar) diğeri ise dışsallaştırılmış yakınmalar (sürekli hareket halinde olma, dikkat gerektiren durumlarda odaklanamama, sürekli öfkeli olma, kurallara uymama ve yıkıcı davranışmar gösterme gibi yakınmalar) gösteren 10 yaşındaki hayali bir çocuk hakkındadır. Her bir öğretmen bu iki seneryoyu art arda okumuş ve seneryonun sonunda yer alan değerlendirme sorularını cevaplamıştır. Bu seneryolarla ilgili, ilk olarak seneryodaki çocuğun cinsiyeti sorulmuştur. Ardından öğetmenin çocuğun şikâyetlerini "ne kadar önemli gördüğü", "bir yardıma yönlendirmeye ne derece ihtiyaç duyduğu" ve "problemi ne derece iyileşebilir gördüğü" sorulmuştur. Daha sonra olası bir yönlendirme durumunda ne tür bir yardımı tercih edebileceği sorulmuş ve katılımcılardan "psikiyatrik yardım/ ilaç yardımı", "psikoterapi desteği", "okul imkânları üzerinden bir yardım" ve "diğer" seçeneklerinden birini tercih etmeleri istenmiştir. Son olarak katılımcıların daha önce seneryodaki şikâyetlere benzer bir öğrenciyi bir yardıma yönlendirip yönlendirmedikleri sorulmuş ve yönlendirme deneyimleri oldu ise ne tür bir yardıma yönlendirdiklerini belitmeleri istenmiştir. Ardından katılımcılara Zeyneloğlu ve Terzioğlunun 2011'de geliştirdiği Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği verilmiştir. Tüm bu sorular ile "öğrencinin ve öğretmenin cinsiyeti", "öğrencinin yakındığı psiklojik sorunun türü: içselleştirilmiş/dışsallaştırılmış", "öğretmenin daha önceki yönlendirme deneyimi ve öğretmenin sahip olduğu toplumsal cinsiyet rolleri tutumu" gibi faktörlerin öğretmenlerin senaryodaki çocuk hakkındaki değerlendirmeleri üzerindeki olası etkileri anlanmandırılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla katılımcıların seneryolar hakkındaki değerlendirmelerindeki farklılıklar bağımsız örneklem t testi, bağımlı örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi ve ki kare yöntemleri kullanılarak SPSS Programı üzerinden analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarını her bir hipotez için ayrı ayrı ele almak gerekirse, birinci hipotez ile ilgili yapılan bağımlı örneklem t test analizinin sonuçları bize öğretmenlerin öğrencilerinde gördükleri dışsallaştırılmış problemleri daha fazla ciddiye aldığını ve bu tip problemler gösteren çocukları psikilojik yardıma yönlendirilmeye daha fazla ihtiyaç duyduklarını göstermektedir. Bu sonuca bakarak, öğretmenlerin içselleştirilmiş problemleri dışsallaştırılmış problemlere kıyasla daha az öneme sahip olarak değerlendirmesi, kliniklerde dışsallaştırılmış yakınmalara sahip çocuklara daha sık rastlanmasının ve içselleştirilmiş yakınmaların kliniklerde yeterince yaygın görülememesinin arkasında yatan nedenlerden biri olarak değerlendirilebilir. Yani çocuklarda görülen içselleştirilmiş yakınmalar öğretmenler tarafından daha az önemli görüldüğü için bu tip yakınmalara sahip öğrenciler ihtiyaç duydukları psikolojik yardıma ulaşmakta zorluk yaşıyor olabilecekleri düşünülebilir. Ikinci hipotezle ilgili yapılan bağımlı değişken t test sonuçlarına göre öğretmenler içselleştirilmiş problemler gösteren çocuğun şikâyetlerini dışsallaştırılmış problemler gösteren çocuğun şikâyetlerine kıyasla daha iyileşebilir olarak değerlendirmektedir. Bu sonuca bağlı olarak öğretmenlerin daha iyileşebilir olarak gördükleri şikâyetleri daha az ciddiye aldıkları ya da daha az ciddiye aldıkları problemleri daha iyileşebilir olarak gördükleri düşünülebilir. Üçüncü hipotezi test etmek için ki kare testi yapılmıştır ve bu testin sonuçlarına göre, içselleştirilmiş problemler gösteren çocuğun cinsiyeti genellikle kız olarak düşünülürken dışsallaşırılmış yakınmalar gösteren çocuk çoğuklukla erkek olarak düşünülmüştür. Bu sonuç bize öğretmenlerin içselleştirilmiş problemlere kız çocukları arasında daha yaygın olarak görmeyi beklediklerini ve buna parallel olarak dışsallaştırılmış problemleri de erkek çocukları arasında daha sık görmeyi beklediklerini göstermektedir. Diğer bir deyişle içselleştirilmiş yakınmalara sahip bir erkek çocuğu ve dışsallaştırılmış yakınmalara sahip bir kız çocuğu öğretmenlerin genel beklentilerine aykırı bir durum teşkil etmektedir. Dördüncü hipotezi test etmek amacıyla her bir senaryo için bağımsız örneklem t testi uygulanmıştır. Analiz sonuçları bize öğretmenlerin kız ve erkek çocuklar için yapmış olduğu değerlendirmelerde istatistiksel olarak anlamlı br farklılık bulunamadığını göstermektedir. Ancak içselleştirilmiş yakınmalar gösteren erkek öğrenci ve dışsallaştırılmış yakınmalar gösteren kız öğrenci koşullarını temsil eden durum sayısı istatistiki bir analiz yapmaya yetecek büyüklükte olmadığı için bu sonuca temkinli bir şekilde yaklaşılmalıdır. Gelecek çalışmalarda öğretmenlere cinsiyeti belirlenmiş senaryolar verilerek öğretmenlerin çocuğun cinsiyetine bağlı olarak yapabilecekleri farklı değerlendirmeler tekrar gözden geçirilmelidir. Çalışmanın beşinci ve altıncı hipotezine bakmak amacıyla her bir seneryo için tek yönlü varyans analizi yapılmıştır. Dışsallaştırılmış yakınmalar içeren seneryo üzerinden yapılan analizin sonuçları, kadın öğretmenlerin erkek öğretmenlere kıyasla öğrencilerinde gördükleri yakınmaları daha fazla ciddiye aldığını göstermektedir. Ayrıca, erkek öğretmenler erkek çocuklarda gördükleri dışsallaştırılmış problemleri, kız çocuklarda gördüklerine kıyasla daha ciddi bir sorun olarak değerlendirmektedir; ancak bu tip bir farklılık kadın öğretmenler arasında gözlemlenmemiştir. Içselleştirilmiş yakınmalar içeren seneryo üzerinden yapılan analizler ise öğretmenin cinsiyetine ve çocuğun cinsiyetine bağlı anlamlı bir farklılık sergilememektedir. Bu hipotez kapsamındaki bulgulara temkinli olarak yaklaşılmalıdır, çünkü çalışmaya katılan kadın ve erkek öğretmen sayısının eşit olmaması yapılan analizin istatistiksel anlamlılığına şüphe düşürebilir. Yedinci hipotezi değerlendirmek amacıyla her bir seneryo için bağımsız örneklem t test analizi yapılmştır. Bu analiz sonuçlarına göre daha eşitlikçi cinsiyet rolleri tutumuna sahip öğretmenler daha geleneksel cinsiyet rolleri tutumuna sahip öğretmenlere kıyasla seneryodaki içselleştirilmiş yakınmalar gösteren çocuğun problemlerini daha ciddi olarak yorumlamışlardır. Bu tip bir farklılık dışsallaşırılmış yakınmalar gösteren çocuğun şikâyetleri hakkındaki değerlendirmeler için gözlemlenmemiştir. Bu bulguya daha geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri tutumuna sahip öğretmenlerin, çocuklarda görülen yakınmaları cinsiyet temelli yorumlama ihtimalleri daha yüksek olabileceğinden dolayı, içselleştirilmiş yakınmaları "kız problemi" olarak değerlendirmeleri ve bu nedenle de daha az önemli olarak yorumlamaları gibi bir açıklama getirmek mümkün olabilir. Ancak böyle bir yorumlama yapmadan önce bu çalışmanın tekrar edilmesi ve bulguların güvenilirliğinden emin olunması gerekmektedir. Ayrıca, çalışmada kullanılan toplumsal cinsiyet rolleri tutum ölçeğininden elde edilen sonuçlar neredeyse tüm katılımcıların eşitlikçi cinsiyet rolleri tutumuna sahip olduğunu göstermiştir; bu da ölçeğin katılımcıların toplumsal cinsiyet rolleri tutumları arasındaki farklılıkları yansıtmakta yetersiz kaldığını düşündürebilir. Gelecek çalışmaların farklı bir ölçek kullanarak ve daha geleneksel cinsiyet rollerine sahip olabilecek katılımcıları da çalışmaya dahil ederek bu hipotez bulgularını tekrarlaması gerekmektedir. Çalışmanın son hipotezini değerlendirmek amacyla yapılan ki kare sonuçlarına göre öğretmenlerin dışsallaştırılmış yakınmalar gösteren çocuğu psikiyatrik/ilaç yardımına yönlendirme ihtimalleri çok daha fazladır. Diğer bir taraftan içselleştirilmiş yakınmalar gösteren çocuğun tedavisi için genellikle okul içinde yapılacak yardımlar tercih edilmiştir. Bu da öğretmenlerin daha ciddi gördükleri yakınmaları psikiyatrik yardıma yönlendirmeye daha yatkın olduklarını göstermektedir. Yani içselleştirilmiş problemler gösteren çocukların öğretmenleri tarafından psikiyatrik yardıma yönlendirilme olasılığının düşük olduğu düşünülebilir, bu da kliniklerde görülen içselleştirilmiş semptomlara sahip danışan sayısının toplum genelinde görülen yaygınlık oranından düşük olmasını açıklar niteliktedir. Tüm bu sonuçlar birarada değerlendirildiğinde, ruh sağlığı alanındaki uygulamacılara ve bu alandaki sosyal politika yapıcılarına yönelik bir takım önerilerde bulunmak mümkün olabilir. Öncelikle, çalışmanın sonuçları, öğretmenlerin öğrencilerinde görebilecekleri psikolojik yakınmaları değerlendirmelerinde görülebilecek olası yanlılıkları gözler önüne sermektedir. Bu yanlılıkların mümkünlüğünü göz önüne alarak, klinik uygulamacılar öğtermen değerlendirmelerine başvurmaları gereken durumlarda, öğretmenlerden bazı objektif değerlendirme ölçeklerini kullanarak değerlendirmede bulunmalarını isteyebilirler. Ayrıca, eş zamanlı olarak birden çok öğretmenin yorumuna başvurmak da kişisel yanlılıkları azaltaya yardımcı olabilecek bir yöntem olarak düşünülebilir. Diğer bir taraftan, öğretmenler arasında görülen bu yanlılıkları en aza indirmek için bir takım eğitim ve müdahale programları geliştirilebilir. Bu programlarda öncelikli olarak çocuklarda görülebilecek içselleştirilmiş yakınmaların hem kısa hem uzun vadede çocuğun hayatında ne gibi olumsuz etileri olabileceği üzerinde durulmalıdır ve öğretmenlerin bu yakınmaları fark etmelerini kolaylaştıracak olası ipuçlarını ile ilgili gerekli bilgiler sağlanmalıdır. Bu eğitim programına, şu anda ilkokullarda ve ortaokullara görev yapmakta olan tüm öğretmenlerin dahil edilmesi anlamlı olacaktır. Ayrıca eğitim programının içeriği, üniversitelerideki eğitim fakültelerinin müfredatına dahil edilerek gelecekte görev yapacak olan öğretmenler de bu konuda sağlıklı değerlendirme yapmaya daha hazır hale getirilebilir. Son olarak, bu çalışmanın güçlü yanlarına ve kısıtlılıklarına bakmak anlamlı olacaktır. Öncelikle bu tez çalışması, öğretmenlerin toplumsal cinsiyet rollerinin ve önceki yönlendirme deneyimlerinin, çocuğun sahip olduğu psikolojik yakınmaları değerlendirmelerine olan etkisine odaklanan ilk çalışma olarak değerlendirilebilir. Ayrıca ülkemizde klinik servislerin kullanım oranları üzerine yapılan çalışmaların, çocukların ihtiyaç duydukları psikolojik yardımlara ulaşmakta yaşadıkları zorlukları yansıtır nitelikte olmasına rağmen, bu zorlukların arkasında yatabilecek olası nedenlere odaklanan bir çalışmaya rastlamak oldukça zordur. Bu tez çalışmasının ülkemiz özelindeki bu ihityacı karşılar nitelikte olduğu da düşünülebilir. Çalışmanın bahsedilen güçlülüklerinin yanı sıra bir takım kısıtlılıklarından da söz etmek gerekir. Ilk olarak, internet üzerinden erişilen örneklemin ülkemiz genelindeki öğretmen popülasyonunu yansıtmasına yönelik bir takım şüpheler oluşabilir; örneğin bu çalışma ile interneti yaygın olarak kullanmayan öğretmenlere ulaşılamamış olabilir. Ayrıca katılımcıların çoğunluğu kadındır ve toplumsal cinsiyet roller tutumu daha geleneksel olan öğretmenler çalışmaya yeterince dahil edilememiştir. Bunun yanında katılımcıların yaklaşık üçte birini rehber öğretmenler oluşturmaktadır. Her ne kadar rehber öğretmenler de öğretmen statüsünde değerlendirilse de, hem almış oldukları eğitimsel arka plan hem de okullardaki görev tanımları diğer öğretmenlerden farklılaşmaktadır. Bu çalışmada rehber öğretmenlerin ve diğer öğretmenlerin değerlendirmelerinin bir arada incelenmiş olması sonuçların doğasını etkilemiş olabilir. Gelecek çalışmaların rehber öğretmenlerin ve diğer öğretmenlerin değerlendirmelerinde görülebilecek farklılıklara odaklanması anlamlı olacaktır. Diğer bir taraftan çalışma hipotetik bir seneryo üzerinden yapılmış değerlendirmeleri odağına almaktadır, bu da öğretmenlerin günlük hayatta karşılaştıkları durumlar hakkındaki değerlendirmelerinden bazı noktalarda farklılaşabilir. Örneğin, bir öğretmenin sınıf ortamındaki bir çocuğun yakınmalarınık fark etme ihtimali, seneryo üzerinden okuduğu yakınmaları farrk etme ihtimalinden daha düşük olabilir. Bu nedenle, öğretmenlerin günlük hayatta karşılaştıkları gerçek durumlar üzerinden bu tez çalışmasında hedeflenen soruların tekrar gözden geçirilmesi anlamlı olacaktır. Çalışmanın en önemli kısıtlılıklarından biri de seneryodaki çocuğun cinsiyetinin araştırmacılar tarafından belirtilmemiş olmasından kaynaklı olarak, öğretmen değerlendirmelerindeki çocuğun cnsiyetine bağlı farklılaşmaların ölçülememiş olmasıdır. Gelecek çalışmaların, her bir öğretmene cinsiyeti belirlenmiş seneryolar vererek öğretmenlerin değerlendirmelerinin kız ve erkek çocuk için farklılaşıp farklılaşmadığına bakması anlamlı olacaktır. Diğer bir taraftan, araştırma kapsamında kullanılan ölçeklerle ilgili de bir takım kısıtlılıklardan söz edilebilir. Öncelikle araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olan seneryoların çalışmaya başlamadan önce uzman klinik psikologlar tarafından değerlendirilmiş olması ve seneryolar ile ilgili soruların güvenilirlik, geçerlilik değerlerinin bir pilot çalışma ile tespit edilmiş olması, çalışma bulgularının güvenilirliğini arttırabilirdi. Diğer bir taraftan toplumsal cinsiyet rollerini ölçmek amacıyla kullanılan ölçeğin öğretmenler arasında görülmesi beklenen tutum farklılıklarını ölçmekte yetersiz olduğu görülebilir, gelecek çalışmaların toplumsal cinsiyet rollerindeki örtük tutumları da değerlendiren bir ölçek kullanması dah sağlıklı değerlendirmeler yapmaya yardımcı olabilir.