Dilbilimsel peyzaj çalışmaları (DPÇ), belirli bölgelerdeki (caddeler, şehirler vb.) kamusal işaretlerin incelenmesi yoluyla mevcut sosyo-kültürel ve sosyodilbilimsel yapıları ortaya çıkarmayı amaçlar. Türkiye, özellikle 2011'den itibaren başlayan mülteci akını ve son dönemdeki uluslararasılaşma çabaları sonrasında çeşitli kültürlerden etkilenmiştir. Bu toplumsal olguların çokkültürlülük, dilsel çeşitlilik ve dil canlılığı üzerindeki dilsel yansımaları henüz yeterince araştırılmamıştır. Bu nedenle, bu çalışma Türkiye’nin başkenti Ankara’nın dilsel peyzajını inceleyerek kamusal alanlardaki çok dilliliğin boyutlarını anlamayı amaçlamaktadır. Bir yıl boyunca Ankara'nın merkezi bölgelerinde 1.291 işaret fotoğraflanmıştır. Verilerin toplanması, sıralanması ve analizinin tutarlılığını sağlamak için araştırmacılara eğitim verilmiştir. Çalışmada dil tercihi ve baskınlığını analiz etmek için nicel bir yaklaşımla tanımlayıcı istatistikler kullanılmıştır. Bulgular, Ankara’nın dilsel peyzajının ağırlıklı olarak Türkçe tek dilli ve İngilizce-Türkçe iki dilli olduğunu ortaya koymuştur. Çalışmanın bulguları, özellikle dil öğretmeni eğitimcileri için, dilsel farkındalığı olan dil öğretmeni eğitim modellerini dahil etmeleri ve dil eğitimi politika yapıcıları için, özgün, çok modlu ve çok dilli dilsel peyzajı yabancı dil olarak İngilizce eğitimine entegre etmeleri açısından önem taşımaktadır.
Linguistic landscape studies (LLS) involve analyzing public signs in specific areas (e.g., streets, entire cities) to reveal the socio-cultural and sociolinguistic structures present. Turkey has been influenced by various cultures, particularly following the refugee influx starting in 2011 and recent internationalization efforts. Such social phenomenon’s linguistic repercussions on multiculturalism, linguistic diversity, and vitality is an under- explored area. Therefore, this study explores the linguistic landscape of Turkey’s capital, Ankara, to understand the extent of multilingualism in public spaces. Over a year, 1,291 signs were photographed across central areas of Ankara. Researchers were trained to ensure data collection, sorting, and analysis consistency. The study employed descriptive statistics with a quantitative approach to analyze language choice and prominence. Findings revealed that the linguistic landscape of Ankara was mainly Turkish monolingual and English-Turkish bilingual. The study’s implications are mainly for language teacher educators, so they embed linguistically aware language teacher education models, and for language education policymakers, they incorporate authentic, multimodal, and multilingual LL to English as a foreign language education.