Zemini Kaybetmek: Kent Ekolojisine Yönelik Bir Şefkat Eylemi Olarak Mimari Fotoğraf


Creative Commons License

Kapusuz Balcı B. B., Tüntaş Şerbetçi D.

Türkiye'nin 100+100 Yılı Ekolojik Notlar, Ankara, Türkiye, 16 - 17 Kasım 2023, ss.27

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.27
  • TED Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Bu metin, kent ekolojisini oluşturan insan ve insan olmayan varlıklar arasındaki yakın bağlılığı anlamak için, binalar ve diğer mimari eserler de dahil olmak üzere bu varlıkların içkin değerini ve aracılığını vurgulayan bir yaklaşımla “şefkat” kavramına odaklanır. Yöntemsel olarak, bu çalışma mimari fotoğrafçılığı, bir “göz-kulak olma” eylemi olarak yeniden çerçevelendirirken, yinelemeli fotoğrafik araştırma ve belgeleme yoluyla mimarları yapılı çevrenin, özellikle de kentsel dönüşüm ve rant sebebiyle yıkım riski çok yüksek olan mimari çevrelerin bakıcısı olarak tanımlar.

Kentsel dönüşüm alanlarında, güncel yapma biçiminde öncekilerden farklılaşan yapı-zemin ilişkisi -ve özellikle toprakla kurulan ilişki- (çekme mesafesi ve bodrum katının sınırlarının büyümesiyle toprak hacminin küçülmesi gibi), var olan ekolojik kararlılığı (equilibrium) bozar. Mahalle ölçeğinde baktığımızda, modern apartmanların etrafındaki bitki örtüsüyle birlikte yıkılması ve yeni yapının ayak izinin (yeni) büyüklüğü, yaşamını toprakla ortak sürdürmekte olan fauna ve florayı da eksilterek yapı stokunu genişletir. “Zemini kaybetmek”, tam da bu bozulan yapı-bahçe ilişkisi ve ada/mahalle ekosistemini de içine alan değişim üzerinden kavramsallaştırılmıştır.

Bu makale, mimarlığa daha düşünceli ve sürdürülebilir bir yaklaşım çağrısında bulunur. Binaları ve diğer eserleri sadece işlevsel nesneler veya estetik ifadeler olarak değil, aynı zamanda çevresiyle kurduğu ilişki ve insan deneyimi üzerinde benzersiz niteliklere ve etkilere sahip varlıklar olarak düşünmeye davet eder. On yılı aşkın bir süredir mimari eğitim ve görsel araştırma alanındaki aktif temsilcilikleri ile, yazarların fotoğrafik uygulamaları ve pedagojik deneyimleri, bu çerçevenin tartışılması için bir çalışma alanı ve arka plan sağlar. Fotoğraf aracılığıyla, bu makale, mimarlar (veya çevrenin tasarımıyla ilgili diğer alanlardan olanlar) ve mimari eserler (yaşayan ve yaşlanan bedenler olarak) -Donna Haraway’in sözleriyle “yoldaş türler”- arasında, yeni ve uzun süreli yakın bağlar kurmayı önerir.

Uzun süreli fotoğraf ziyaretleri, yalnızca zamanın geçişini ve bunun binaların bedenleri üzerindeki maddi etkilerini belgelemekle kalmaz, aynı zamanda algımızın ve duygusal deneyimimizin nasıl değiştiğini de tasvir ederek, binaların yıkımları veya ölümlerinden önce bedenleri önünde “konumlandırılmış bilgi” adına konuşabilen bir diyalog yaratır. Bir aktivizm ve empati biçimi olarak fotoğraf eylemi, özellikle kuruluşunun 100. yıldönümünde ve mimari mirası risk altında olan Türkiye örneğinde, modern mimarinin değerlendirilmesi, bakımı ve korunmasını da yeniden gündeme getirilecektir. Önerilen çerçeve, fotoğrafik belgeleme uygulamalarında pürist bir yaklaşıma alternatif olarak, gelecekteki araştırmalara samimiyet ve şefkat ile rehberlik etmeyi amaçlar.