Türkiye’nin 100+100 Yılı: Ekolojik Notlar, Ankara, Turkey, 16 - 17 November 2023
1453 İstanbul’un fethini hatırlatmak üzere,
her yıl düzenlenen kutlamalar İslamcı-milliyetçi tahayyülde fethin anlamını
kurgulamaya yardımcı olacak imgeler ve semboller üreterek Osmanlı geçmişiyle
bağlantı kurmaya hizmet etmektedir. Hükümet
(ve yerel yönetimler) tarafından düzenlenen kutlamalarda, sanki İstanbul
‘kendilerinin’ değilmiş ya da Türkiye’nin ulusal sınırları içinde değilmiş gibi
fetih simülasyonu sahnelenir. İstanbul'un fethi figüratif ve mekânsal
kurgularla yeniden canlandırılırken, şehir her yıl yeniden fethedilir. Fethi
tekrar tekrar canlandırmak ve hatırlamak, “kayıp şehrin melankolisini” üreten,
İstanbul’a duyulan bitmek tükenmek bilmeyen bir özleme işaret eder. Burada söz
konusu olan, İslamcı-milliyetçi fetih saplantısının ürettiği, duygu siyaseti
üzerinden günümüzün tarih algısını ve tarihle ilişkilerini şekillendiren ve hâkim
kılan, “politik olarak manipüle edilmiş bir melankoli”dir. Kutlamalar
aracılığıyla kayıp şehri ve ideali bulma arzusu, hatırlama yoluyla geçmişle
bağlantı kurmanın ve şimdiye duygusal yatırımı mümkün kılmanın politik bir
yoludur. Bu süreçte, mimarlık, “yeniden fetih veya ikinci fetih” söyleminin
tezahür etmesinin ve İstanbul’u siyasi tahayyüllere göre yeniden inşa ederek kayıp
şehri bulmanın bir aracı olmuştur; bu anlamda da istismara açıktır. Bir ülke
veya şehrin kontrolünü güç kullanarak ele geçirmeye yönelik saldırgan bir
eylemi ifade eden fetih terimi, genellikle duygusal travmaya neden olan şiddet
ve baskıcı siyasi ideolojilerle ilişkilendirilir. Dolayısıyla, “yeniden fetih”
fikrini kışkırtan kutlama pratiklerinde başat olan İstanbul’un fethine tek taraflı
ve önyargılı bakış açısı; yani fetheden Müslüman Türklerin zaferini
yüceltirken, fethedilen halkların acılarının ve travmalarının görmezden
gelinmesi, sürdürülebilir ve gelişen ilişkilerden yana olmak adına itinalı,
özenli ve kapsayıcı bir mimarlık anlayışına ihtiyaç duyduğumuz bu yüzyılda,
sorgulamayı gerektirmektedir. 1953’teki 500’üncü ve 2003’teki 550’inci gibi fethin
sembolik anlamda önemli yıldönümleri, yalnız kutlamalardan ibaret tarihi bir
gün olarak değil, aynı zamanda şehrin yeniden imarının veya mekânsal
dönüşümünün fırsatı olarak görülmüştür. 500’üncü yıl “Türk İstanbul”un
restorasyonu ve inşası, 550’inci yıl ise “550 yeni eser” iddiasıyla İstanbul’un
“Osmanlı-İslam” kimliğinin ön plana çıkarıldığı bir kentsel dönüşüm kampanyasına
dönüşmüştür. Dolayısıyla, yapılı çevre, tüm yaşam formları, doğa ve insanlar
arasındaki ilişkilere tamamen yeni bir bakış açısıyla, onarım, koruma, yeniden
kullanım ve yapı geri-dönüşüm gibi değerlere duyarlı bir mimarlık anlayışına
ihtiyacımız olduğu bu yüzyılda, sıfırdan inşa etmeyi önceleyen yüksek bütçeli
projelerle devletin siyasi gövde gösterisi haline gelen fetih kutlamalarının
eleştirel değerlendirmesi kaçınılmaz olmaktadır.